Yüzümüzü Güldürecek Gelişmeler Yok…

Yaklaşık bir aydır Tirebolu’dayım. Bu sene Tirebolu’ya gitmeyi canım hiç istemiyor. Tirebolu Körliman mevkiinden başlayan ve şehir içine doğru giden ana caddede yapılan altyapı çalışmaları trafiği felç etmiş, sulama yapılsa bile inşaatın tozu dumanı havayı ağırlaştırıyor. İçime bir ağırlık çöküyor ve şehir içine gitmeyi hiç istemiyorum. Altyapı çalışmaları elbette gerekli ama gurbetçilerin geldiği Temmuz ve Ağustos ayılarında yapmak hangi aklın eseri anlamak mümkün değil.

Halkavola Mevkiine gidiyorum, İletişim Fakültesi inşaatına bakmak için. Gelişi güzel bağlanan birkaç demir ve kalıp olarak çakılan birkaç tahtadan ibaret temel bana Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakan hocamın attığı temelleri hatırlattı. Sayın Erbakan hem Ecevit ile yaptığı koalisyon döneminde hem de Milli Cephe hükümetleri döneminde Türkiye’nin hemen her iline o ilin şartlarına uygun temeller atmış ancak ortaklar bu işe yeterince inanmadığı için birçok temel atıl kalmış ve fabrikalar bacalarını tüttürememişti. Burada neler oldu birilerinin halka izah etmesi gerekmektedir. Onca tantana ile atılan temel ve inşaatın neden hiç yürümediğini insanımıza nasıl izah edeceğiz? Veya işin yürümesi için neler yapılacak?

Kuşkaya’da bulunan şehir çöplüğü bütün ihtişamı ile hala ortada. Belediyenin döktüğü çöpler yanında köylerden gelen halkın bilinçsizce attığı çöpler gece gündüz yakılarak yoldan geçenler adeta her türlü nazar ve hastalıklara kaşı tütsülenmeye devam edilmekte. Çöp için merkezi idare ile ne tür çalışma ve ilişki içinde olduğunu bilemediğimiz belediye, “orada benim çöpüm yok” diyerek hala gözünü kapamaya devam etmekte.

Fındık hasadı başladı; devam ediyor. Patozlara bile verilen fındıklar yakında kuruyacak ve piyasaya çıkacaklar. Ama insanımız mutsuz. Ne olduğunu anlamayan insanımız tam fındık hasadı başlarken “bu sene fındık almıyoruz; başınızın çaresine bakın” sözüyle tam bir şoka girdi. Hükümetin ne yaptığı anlayan tek kimseye rastlayamıyoruz, dolaşırken. Geçen sene fındık alınırken “bu sene son defa alıyoruz” denseydi insanımız hazırlıklı olurdu en azından ama hükümet bir strateji açıkladı ama bunu halka yeterince izah edemedi. Çıkan birkaç muhalif ses ise üretici nezdinde yankı bulamadı. Verileceği söylenen nakit yardım için gerekli şartlar da çok net değil, ne zaman verileceği de. Hele hele 750 metreden yüksekteki bahçelerin sökülecek olması anlaşılır gibi değil. Bunun uygulaması çok can yakacak gibi. Bazı siyasilerin söylediği gibi Giresun, Ordu ve Trabzon illerinde 750 metre uygulaması yapılacak mı yapılmayacak mı belli değil.

Halkavola’da bizim çocukluğumuzda Cumartesileri pazar kurulurdu. Oraya gitmek çocuklar arasında prestij meselesi olurdu. Kurutulan fındıklar satılır, ihtiyaçlar satın alınırdı. Yakın zamanlarda hayvan pazarı olarak kullanılmaya başlanan pazar yerine Güneydoğu’dan fındık işçileri gelip yerleşmiş durumda. Kimileri hazırlanan dükkan benzeri yerleri işgal etmiş, bazıları da çadırlarını kurmuşlar. Birileriyle ilişki kurarak mı geldiler, yoksa habersiz mi geldiler, belli değil. Çoluk çocuk gelen aileler perişan. Ne doğru dürüst su var ne de elektrik. Onlar olsa bile tuvalet ve banyo ihtiyaçları nasıl karşılanacak belli değil. Fındık az, fiyat belli değil. İşçi parasını alıp gitmek ister. Bu şartlarda nasıl iş bulacaklar da çalışacaklar; Allah yardımcıları olsun…

Ramazan yaklaşıyor, okul dönemi başlıyor, gurbetçilerin izni bitiyor. Kimsenin tadı yok. Herkes mutsuz ve umutsuz. Fındık hasadı beklentilerin altında. Toplanan fındık harmana indi, patozlar çekmeye başladı bile; yakında kurutulup piyasaya inecek. Fındık fiyatları ne olacak belli değil. Dönüş için para lazım, çocuklar okula başlayacak para lazım… Ama ortada insanımızın yüzünü güldürecek bir gelişme ve umut yok…

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bizim Köy

Mahalli İdareler Secimi ve Ortaya Çıkan Haksızlıklar

Giresun Dernekçiliğinin Serencamı…