Referanduma Çeyrek Kala…
Referandum çalışmaları ramazan, bayram demeden hızla devam ediyor. Televizyonların ana haber bültenleri Necmettin Erbakan hocamın deyişiyle horoz döğüşünü andıran bir şekilde başbakan ile ana muhalefet partisi başkanının demagojilerinden oluşuyor. İncir kabuğunu doldurmayan atışmalar ve sataşmalar gündemi doldurmaya yetiyor da artıyor bile. Bu har gür içinde anayasa değişikliği mi yoksa genel seçimler mi yapılıyor belli değil. İki parti etrafında oluşturulan heyecan ve tartışma dalgası bütün bunlara rağmen halkın gündemine girmiş değil. Sanki 20-25 gün sonra seçim sandıkları bir başka halkın önüne konulacak.
Oysa referandum ile Türkiye’nin önümüzdeki yıllarını şekillenecek anayasa değişiklikleri gündemde. Kabul edilirse anayasanın önemli iki maddesi yanında engelliler, çocuklar, gençler ve kadınlar lehine önemli değişiklikler olacak. Ancak kimse havuzlu villalar, sebepsiz zenginleşmeler, kimin boyu daha uzun, kimin soyu daha asil gibi boş tartışmaları bırakıp bunları konuşmuyor. Konuşanları ise kimse dinlemiyor. Saadet Partisi Lideri Numan Kurtulmuş’un öne sürdüğü gibi bu oylama madde madde yapılsa daha mı iyi olurdu diye düşünmüyor değilim. Böyle olsaydı belki değişecek maddeler daha derinlemesine kamuoyu gündemine gelebilirdi.
Tam da anayasa referandumu ile gündeme gelen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu değişikliği ile bu kurulun yaz kararnamesi gündemi üst üste geldi. Kurul, hükümetin hazırladığı kararnameyi ters yüz ederek yine bir korsan kararnameyi gündeme alarak hükümete gol atma çabası içine girdi. Bu bile anayasa değişikliğinin ne kadar önemli hale geldiğini anlatmaya yeter bir gelişmedir. Türkiye gündeminin en önemli maddelerinden biri haline gelen Ergenekon davası ve bu davanın hakim ve savcılarını başka yerlere tayin ettirme çabası, kamuoyunun gündemine bomba gibi düştü.
Referandumun bir başka önemli konusu ise Anayasa Mahkemesinin yapısını şekillendiren madde. Bu değişiklik ile Anayasa Mahkemesinin üye sayısı artarken, mahkeme üyelerinin atanma şeklinde de önemli değişiklikler olacak. Anaysa Mahkemesi, verdiği kanun iptalleri ile kendisini meclisin önüne geçirmeyi başarmıştı. Başörtüsüne kısmi bir serbestiyet verecek anayasa değişikliği 411 kişinin oyunu almasına rağmen mahkeme bunu iptalde bir beis görmedi. Bu mahkeme Türkiye’nin en fazla üyeye ve oyuna sahip iki partisini(Refah ve Fazilet Partileri) hem de iktidarda iken kapattı. Tamamen basında çıkan haberlerin kupürlerini dayanak göstererek verilen bu kararlar kamu vicdanını acıtmaya yetmişti. Halen iktidarda olan parti için de laiklik karşıtlarının odağı olma suçlamasının da haklı olduğuna karar veren mahkeme, bu konudaki kararını da Google'de bulunan dokümanlara dayandırmıştı.
Referandum ile önümüze gelen bu önemli fırsatı iktidar partisine güven oylamasına çevirme çabaları, gerçek görüşlerin ortaya çıkmasını önleyen bir kısır döngüye dönüştü. Oysa özellikle iktidar partisinin bunu bir güven oylamasından çıkarma çabası içinde olması gerekmektedir. Böyle bir çabanın başarılı olması durumunda bence evet oylarının daha da artması hiç de zor olmayacaktır. Bu durum referandum sonrası iktidar partisi lehine bir gelişme olarak kullanılacaktır. Alınan oyların tamamını kendi oyu gibi değerlendirecek olan Ak Partinin bu tavrı, evet oyu verecek Saadet Partisinde ve Büyük Birlik Partisinde kullanılmışlık duygusu yaratacaktır. Hayırcıları şer cephesi olarak değerlendiren Başbakanın, bu iki partiye teşekkür ettiğini hala duyamadık. Bu durum, Perşembe’nin gelişinin Çarşamba’dan belli olduğunun bir göstergesidir.
Oysa referandum ile Türkiye’nin önümüzdeki yıllarını şekillenecek anayasa değişiklikleri gündemde. Kabul edilirse anayasanın önemli iki maddesi yanında engelliler, çocuklar, gençler ve kadınlar lehine önemli değişiklikler olacak. Ancak kimse havuzlu villalar, sebepsiz zenginleşmeler, kimin boyu daha uzun, kimin soyu daha asil gibi boş tartışmaları bırakıp bunları konuşmuyor. Konuşanları ise kimse dinlemiyor. Saadet Partisi Lideri Numan Kurtulmuş’un öne sürdüğü gibi bu oylama madde madde yapılsa daha mı iyi olurdu diye düşünmüyor değilim. Böyle olsaydı belki değişecek maddeler daha derinlemesine kamuoyu gündemine gelebilirdi.
Tam da anayasa referandumu ile gündeme gelen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu değişikliği ile bu kurulun yaz kararnamesi gündemi üst üste geldi. Kurul, hükümetin hazırladığı kararnameyi ters yüz ederek yine bir korsan kararnameyi gündeme alarak hükümete gol atma çabası içine girdi. Bu bile anayasa değişikliğinin ne kadar önemli hale geldiğini anlatmaya yeter bir gelişmedir. Türkiye gündeminin en önemli maddelerinden biri haline gelen Ergenekon davası ve bu davanın hakim ve savcılarını başka yerlere tayin ettirme çabası, kamuoyunun gündemine bomba gibi düştü.
Referandumun bir başka önemli konusu ise Anayasa Mahkemesinin yapısını şekillendiren madde. Bu değişiklik ile Anayasa Mahkemesinin üye sayısı artarken, mahkeme üyelerinin atanma şeklinde de önemli değişiklikler olacak. Anaysa Mahkemesi, verdiği kanun iptalleri ile kendisini meclisin önüne geçirmeyi başarmıştı. Başörtüsüne kısmi bir serbestiyet verecek anayasa değişikliği 411 kişinin oyunu almasına rağmen mahkeme bunu iptalde bir beis görmedi. Bu mahkeme Türkiye’nin en fazla üyeye ve oyuna sahip iki partisini(Refah ve Fazilet Partileri) hem de iktidarda iken kapattı. Tamamen basında çıkan haberlerin kupürlerini dayanak göstererek verilen bu kararlar kamu vicdanını acıtmaya yetmişti. Halen iktidarda olan parti için de laiklik karşıtlarının odağı olma suçlamasının da haklı olduğuna karar veren mahkeme, bu konudaki kararını da Google'de bulunan dokümanlara dayandırmıştı.
Referandum ile önümüze gelen bu önemli fırsatı iktidar partisine güven oylamasına çevirme çabaları, gerçek görüşlerin ortaya çıkmasını önleyen bir kısır döngüye dönüştü. Oysa özellikle iktidar partisinin bunu bir güven oylamasından çıkarma çabası içinde olması gerekmektedir. Böyle bir çabanın başarılı olması durumunda bence evet oylarının daha da artması hiç de zor olmayacaktır. Bu durum referandum sonrası iktidar partisi lehine bir gelişme olarak kullanılacaktır. Alınan oyların tamamını kendi oyu gibi değerlendirecek olan Ak Partinin bu tavrı, evet oyu verecek Saadet Partisinde ve Büyük Birlik Partisinde kullanılmışlık duygusu yaratacaktır. Hayırcıları şer cephesi olarak değerlendiren Başbakanın, bu iki partiye teşekkür ettiğini hala duyamadık. Bu durum, Perşembe’nin gelişinin Çarşamba’dan belli olduğunun bir göstergesidir.