Erikbeli’nden Sırgancık’a Yaylalarımız
Şıhgıranı Erikbeli arası düzgün yolu ve üzerinde bulunan
piknik yapılabilecek güzellikleri ile dolu bir güzergâh. Burada bulunan Göllüalan
ve Sazalanı zaman zaman şenliklerin de yapıldığı güzel yerler. Biz vakit
daraldığı için kalamadık. Ama bu güzergâhtan geçenlerin özellikle Sazalanında duraklaması
ve mümkünse bir çay içmesi yerinde olur. Güzel bir çimen ve çam ağacının
gölgesi çaya mutlaka ayrı bir tat katacaktır. Kısa bir yolculuktan sonra
vardığımız Erikbeli’nde içtiğimiz çay yorgunluğumuzu unutturdu.
Kısa bir moladan sonra Kürtün yoluna saparak
uzun ve kötü yollarla tanışmış olduk. Gümüşhane ile Trabzon arasındaki fark
yollardan belli oluyordu. Bozuk yollardan Gümüşhane Tirebolu yoluna ulaşmak
için aracımızda içimiz dışına çıktı. Hem yokuş olması hem de bozuk olması bu
yolun işlevini önemli ölçüde düşürmüş olmalı. Gerçi akşamüstü olması da etken
olmuştur ama yukarı çıkan hiçbir araca rastlamamış olmamız da tezimizi
güçlendiriyor. Yapılan çalışmalar sonrası kullanılır hale gelecek yol Tirebolu
ve Doğankent’ten oralara gitmek isteyenler için oldukça kısa bir güzergâh
olacaktır.
Hemen ertesi günü bu sefer bir başka güzergâhtan önce Sırgancık
Yaylasına oradan da Kazıkbeli'ne gitmek kısmet oldu. Sırgancık Yaylası çocukken
yürüyerek gittiğimiz yıllarda hafıza kazınmış bir yayladır. Biz Imıkyurt
Yaylasında kaldığımızdan gelirken veya giderken uğradığımız bu yaylada çam pürü
üstünde yattığımı hatırlarım hep. Bu yayla bizim gibi has yaylada yaylacılık
yapanlar için ham yayla olarak görülürdü. Ham yayla o yıllarda hayvancılıkla
geçimini temin edenler için hayvanların tam anlamıyla beslenememesi anlamına
geliyordu. Ayrıca bu yaylada yediğimiz patatesler hep aklımda lezzetiyle
kalmıştır.
Yıllar öncesinde rahmetli babam Avusturya’dan emekli olup
geldiğinde bu baba yaylasına kalmak istemiş, birkaç yıl komşulara ait evlerde
kaldıktan sonra kendi evini yapmıştı. Hastalığı nedeniyle uzun süreler kalmak
nasip olmamışsa da evine varıp çekyata uzandığında işte hayat bu demişti. O
yıllarda sis altında yaptığımız bir yayla yolculuğu da hafızamın bir
yerindedir, hep. Bşlayan yağmur nedeniyle yoldan dönen minibüs nedeniyle 3-4
kilometrelik bir yolu bir metre bile önümüzü göremez halde gitmek zorunda
kalmıştık. Tabi vardığımızda annemin sevinci yolun yorgunluğunu atmamıza yetmiş
de artmıştı bile.
Bu sefer de baba yadigârı annem, kardeşim Alican ve eşi ve
küçük kardeşim Mehmet’le Kuzgun Köyünden başladığımız yolculuğumuz, Eymür Köyü,
Galigen ve Tepealan denilen eski duraklama yerlerinden geçerek Olucak Yaylasına
kadar devam etti. Olucak Yaylasında ikindi namazını kılarak Eymürlü
komşularımızın kurduğu tesislerde dinlendik. İçtiğimiz çay sonrasında yediğimiz
et akşam yemeğimizi olarak bize yetti. Ağaçbaşı’nda
yaptığımız alışveriş sonrası yapılan baraj çalışmalarını seyrederek yaylaya
doğru devam ettik. Akköy Barajının su toplama havzasını oluşturan Kavraz
Deresinin şimdiden büyük bir baraj olduğu anlaşılıyordu.
Kütüklüyurt ve Ketençukur obalarından sonra vardığımız Sırgancık
obasında bizi komşularımız karşıladı. İlerlemiş yaşlarına rağmen Kuloğlu Mustafa
amca ve eşi arabamızın gürültüsüne yola çıkarak bizi evlerine davet etti. Uzun
süredir kullanılmayan evimizi hazırlama işini kardeşim Mehmet’e havale ederek
biz bir hayli gecikmiş akşam namazını da eda etmek için gelen daveti geri
çevirmedik.
Babamızın bize kalan bir hatırası olarak eve girdiğimizde
hepimiz bir şekilde hüzünlendik. Hastalığı sebebiyle çok fazla kalamadığı bu
evde bir gece olsun kalmak bizleri ziyadesiyle memnun etti. Bu sadece yaylaya
gelmek değil onun ruhunu da şad etme hareketiydi. Bir gece kaldığımız evimizde kendimizi huzur
için çok da konforlu olmayan yatağımızda uykuya bırakırken evimizin üstüne
iyice yaklaşmış yıldızların altında deliksiz bir uyku çektik.
Sırgancık Yaylası son yıllarda emekli olarak memlekete dönüş
yapan hemşerilerimizin de gayretiyle irili ufaklı onlarca evle doldu. Yapılan
yollar nedeniyle inşaat malzemelerinin kolayca nakledilmesiyle yapılan evler
yaylaların hızla betonlaşmasına da neden oldu. Hayvancılığın sıfır noktasına
yaklaşmasıyla yaylalar artık gerçek anlamda yaylacılık yerine yazlıkcılık öne
çıkmaya başladı.
Not: Kaptanımız
hatırlattı; bir önceki yazımızda Şıhgranı’nı Kırandüzü olarak zikretmişiz.
Düzeltiriz.