Kazıkbeli Yaylası ve Yaşanan Çevre Felaketi…
Kazıkbeli, son yıllarda yenilenen evleri ile yayladan çok
küçük bir kasaba halini aldı. Söğüteli köyü tarafından başlayan alış veriş
mekânları, kasap ve lokantaları ile pazarın en canlı noktasını oluşturuyor. Batı
istikametinde bulunan yazlıkçıların evleri ise yer yer iki katlı villaya
benzetilen evlerden oluşuyor. Daha çok da tek katlı betonarme yapılmış ve çinko
ile örtülmüş evler artık eski yayla evleri modern çağa ayak uydurmuş. Küçük de
olsa bir iki odası mutfak olarak da kullanılan holü, banyosu ve tuvaleti ile bu
evler günümüze ayak uydurmayı bilmiş.
Kazıkbeli Camii ise ayrı bir paragrafı hak ediyor.
Çocukluğumda Imıkyurt’tan gittiğim Gölcüvez Camii ve pazara geldiğimizde namaz
kıldığımız Kazıkbeli Camii neredeyse 40-50 metrekarelik camiler ihtiyaca cevap
veremez olmuştu. Kazıkbeli camii ve etrafında çevrilen açık alanda kılınan
namazlar bazen ve sıkça gelen yağmur nedeniyle cemaat tarafından ihtiyaç olarak
belirmişti. Kazıkbeli camii, hayırseverlerin büyük gayretleri ile kısa zamanda
bitirilerek ibadete açıldı. Bölgedeki birçok ilçede bile bulunmayan
büyüklükteki cami, şenlik günü cemaati almadı, dedi şenliğe katılanlar. Cuma ve
pazarın kurulduğu Çarşamba günleri tam kapasite dolması beklenen cami için emeği
geçenlere teşekkürler, diyoruz.
Geçtiğimiz günlerde cami resmini sosyal paylaşım sitelerinde
paylaştığımda bir dostum “cami güzel ama tuvaleti yok” dedi haklı olarak.
Esasında cami büyük bir projenin en büyük kısmı. Hemen yanı başına yapılmakta
olan bir bina; tuvalet, şadırvan, Kuran Kursu, imam evi ve caminin önümüzdeki
dönemlerde başkasına ihtiyaç duymaması için kiraya verilmek için yapılan
alışveriş merkezi olarak kullanılacak. Daha sonra cami etrafı ihata duvarı ile
çevrilerek çevre düzenlemesi yapılacak. Belki de hiç denecek kadar az ağacın
bulunduğu bu yer ağaçlandırılır, bile.
Kazıkbeli Yaylası bugünlerde toz duman içinde. Büyük bir
hızla yapılan HES çalışmaları nedeniyle buradan geçen devasa yüklü kamyonlar, Kazıkbeli’nin
tozu dumana katıyor. Hem Gelevera Deresi üzerinde yapılan HES çalışmaları hem
de Söğüteli Köyü ve aşağı köylere doğru yapılmakta olan irili ufaklı HES’lere
malzeme taşıyan araçlar, taşıdıkları yüklerin de etkisiyle büyük gürültüler
çıkararak geçiyorlar, günde yüzlerce defa. Bu da büyük bir kirliliğe neden
oluyor.
Doğrusu bu vesile ile çevrede büyük etkilerini ileride
göreceğimiz bu HES çalışmaları büyük bir çevre katliamına da neden olarak gerek
irili ufaklı bu dereler üzerinde gerekse Harşit Nehri üzerinde yapılmaya devam
ediyor. Çevre bilinci çok gelişmediğinden yapılan bu çalışmalardan sonra
muhtemelen bozulan tabiatı düzenleme çalışması işi yapan şirketlerden çok
devletin üzerinde kalacağa benziyor. Devletin de bu çalışmaları ne zaman
yapacağını ise Allah bilir.
Söğüteli’den Kürtün’e doğru inerken yapılan bu çalışmaların izini
görmek mümkün. Birkaç kilometre yukarılardan yapılan hafriyatlar sorumsuzca
derelere doğru akıtılmış ve önüne gelen her şeyi yakıp yıkmış, bu hafriyatlar.
Oysa bu çalışmalar Harşit Vadisinde olduğu gibi tünel sistemi kullanılarak
yapılsaydı daha iyi olabilirdi. Gerçi Harşit Vadisinde dereye yakın yapılan
tünellerden hafriyatlar hemen oraya dökülmemiş ama birkaç yüz metre sağa sola
ve derenin etraflarına dökülen bu hafriyatlar zamanla meydana gelecek aşırı yağışlar
dolayısıyla ne tür felaket getirir, bilinmez.
Birkaç gün kaldığımız Kazıkbeli Yaylasından ayrılma vakti
gelmişti. Geçirdiğimiz günlük güneşlik bir hava ve ramazan ayının ilk gününün
verdiği rehavetle bindiğimiz minibüs bizi sanki uçururcasına Söğüteli Yolundan
kısa sürede Gümüşhane Tirebolu yoluna indirmeyi başardı. Gümüşhane Tirebolu
yolu çocukluğumuzun İran Transit yolu olarak kaldı aklımızın bir köşesinde. Ne
yazık ki gözü mikro milliyetçilik ile dönmüş bazı yöneticiler yüzünden
tehlikeli virajların ve akla hayale gelemeyecek tünel çıkışlarının yapıldığı
bir yol olarak yıllarca sürüncemede bırakılarak bir ucube olarak hizmete
açıldı.