Ayaklar baş mı oldu
Amiyane tabirle 10 Ağustos Pazar günü yapılan
cumhurbaşkanlığı seçimiyle ayaklar baş oldu. Elbette benim kanaatim bu değil.
Bana göre hak yerini buldu. Bu ülkenin en hakiki sahiplerinden biri 28 Ağustos’ta
düzenlenecek törenle 864 rakımlı tepeye geçip oturacak. Hakkı değil mi elbette
hakkı. Oturması gereken birinin oturacağı bu yer, halkın seçme hakkının bir
tecellisi olacak. İnşallah hayırlı olur…
Siyasi tarihimize “367
Sabih” olarak geçen Sabih Kanadoğlu’nun ortaya çıkardığı 367 krizi sonucu
aday gösterilen Abdullah Gül, cumhurbaşkanı seçilememişti. Reste karşılık
restle karşılık veren Sayın Erdoğan, derhal erken genel seçimlere gitmiş, seçim
sonucunda hem cumhurbaşkanını seçmiş hem de cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesine olanak sağlayan anayasa değişikliğini yapmıştı. Zamanın
cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, anayasa değişikliğini kabul etmeyerek
referanduma gidilmesini sağlamıştı. En aptal referandumlardan biriydi ama halk
yapılanları içine sindiremediği için referandumda evet oyu vererek “cumhurbaşkanını
artık biz seçelim” demişti. Bu döneme ait yazdığımız çeşitli yazılar hala
arşivlerdeki yerini muhafaza etmektedir.[i]
Sayın Abdullah Gül’ün seçimi, işlerin artık başka bir yöne
saptığının çok açık bir göstergesiydi. Artık mütegallibe, elinde bulunan
mevkileri yavaş yavaş halkın temsilcilerine teslim etmek durumunda olduğunu
üzülerek görmeye başlamıştı. Bu güçlerin elinde bulunan kurumlar halkın
temsilcilerinin eline geçtikçe de değişik argümanlara başvurulsa da artık atı alan
Üsküdar’ı geçmek üzereydi. Bu elbette bizler için olumlu, ama gücü yıllarca
elinde bulunduranlar içinse kötü bir gelişmeydi.
Bir önceki yazımızda yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin
sadece bir formalite olduğunu, seçilecek kişinin zaten belli olduğunu
söylemiştik. [ii]
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan her zamanki gibi bizi şaşırtmadı, yaptığı
olağanüstü seçim maratonu sonucunda cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmaya hak
kazandı. Hakkı olan bu makamda yağacağı işler inşallah milletimiz için hayırlara
vesile olur. Ama ne olursa olsun belli ki de Çankaya’yı Abdullah Gül’den daha
fazla milletin makamı yapacak.
Çatı aday diye ortaya çıkarılan aday ise tam bir proje idi,
bunun ipuçlarını daha 2007 yıllarında yazdığımız yazılarla verdiğimizi bilmem
hatırlatmaya gerek var mı? Toparlanın Seçimlere Gidiyoruz [iii]
başlıklı yazımda “MHP ve CHP arasındaki nişan ise izdivaca dönüşmek üzere.
Oligarşi için en uygun çözüm CHP ve MHP'nin ülkenin iki partisi olmasıdır. İki
partili sitemi çok arzulayan bu düzen, halk nezdinde yeterince karşılık bulsa
diğer partileri kapatıp sağcı MHP ve solcu CHP ile bu ülkeyi hiç sorunsuz idare
eder. 12 Eylül öncesinin kan davalısı olan bu partileri görünmez bir el
barıştırmış ve kan kardeş olmuşlardır” demiştim. Önce 29 Mart 2009 seçimlerinde
uygulanan bu kardeşlik denemesi 30 Mart 2014 mahalli seçimlerinde tekrarlandı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gösterilen çatı aday ile kardeşlik tescillendi.
Ancak ortaya çıkan yeni tablo Ak Parti için çok olumlu
sonuçlar doğuracak mı? Ondan çok emin değiliz. Aralarında var olduğu bilinen
ama kamuoyuna çok da yansıtılmayan çekişme Abdullah Gül’ün partiye katılacağını
açıklamasıyla ortaya çıktı. Çıktı demeyelim, doğrusu Ak Parti genel kurul
tarihinin 27 Ağustos olarak açıklanmasıyla belli oldu. Anlaşılan Abdullah
Gül’ün adaylığının engellenmesi için cumhurbaşkanlığının devir tesliminden bir
gün önce ve hafta ortası olarak tespit edilen genel kurul tarihi bunun tescili
oldu.
Bir önceki yazımızda yaz mevsiminin sıcak geçtiğini belirtmiştik
ama anlaşılan güz de kış da sıcak geçmeye devam edecek…